Nurdan Damlalar
  Kaderimde Var, Benim Suçum Ne?..
 
Standart Kaderimde Var, Benim Suçum Ne?..


Sırların hazinesi olan BİSMİLLAH ile başlarım. Onun ile o hazineyi keşfederim. Ardından, Mahlukatın en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı, HZ. MUHAMMED’E (S.A.V) salat ve selam getiririm.

ALLAHIM!.. KÂİNATIN SAHİBİ SENSİN.. ONA HAYAT VERENSİN… ONU AYAKTA TUTANSIN...

HAK ve GERÇEKSİN... APAÇIKSIN... SENDEN BAŞKA İLAH, MA’BUD OLAMAZ...

SEN BENİM RABBİMSİN.. BENİ ŞEKİLLENDİRİP YARATTIN.

B E N İ S E S A N A K U L U M …

GÜCÜM YETTİĞİ SURETÇE SANA VERDİĞİM SÖZ ve SENDEN ALDIĞIM VAAD ÜZERE KALACAĞIM

Bu dersimizin konusu: KADER...

Kader Nedir?.. Nasıl anlamalıyız? sorularına, akla yakınlaştırıcı örnekler ile cevap bulmaya çalışacağız inşALLAH..


Öncelikle şunu bilmek gerekir ki; KADER; İLİMDİR…

Yani, ALLAH (cc), SONSUZ ve HERŞEYİ KUŞATAN İLMİYLE, BÜTÜN GEÇMİŞ ve GELECEĞİ “BİR NOKTA GİBİ” BİLİR ve GÖRÜR.

Bir diğer anlamda “ZAMAN ve GEÇMİŞ-GELECEK KAVRAMLARI”, biz dünyalılar için geçerli kavramlardır. Ve “GELECEK” ise, bizce meçhuldür; bilinmeyenler arasındadır

Dolayısıyla ZAMAN KAVRAMINI YARATAN ALLAH (c.c.), YARATTIĞI KANUNLARIN İÇİNDE DÜŞÜNÜLMEMELİDİR.

Bunu bir örnek ile aklımıza yaklaştıralım..

Şimdi 5 cm karelik bir şekil çizelim.. Bunun içinde “ŞİMDİKİ ZAMAN” yazalım.. Bu karenin 2 cm aralıkla SAĞINA yine aynı büyüklükte bir başka kare çizelim ve bunun içine “GELECEK ZAMAN” yazalım. Aynı şekilde 2 cm aralıkla soluna çizdiğimiz aynı büyüklükteki karenin içine de “GEÇMİŞ ZAMAN” yazalım..

Önümüzde ikişer cm aralıklar ile 3 ADET 5’er cm’lik kareler oldu.. değil mi?

Elimizde 6 CM KARELİK BİR AYNA bulunduğunu farzedelim..

Elimizdeki aynayı ŞİMDİKİ ZAMANI kapsayacak yükseklikte tuttuğumuzda göreceğiz ki aynada sadece ŞİMDİKİ ZAMAN karesi bulunmaktadır.

Biraz yukarı kaldırdığımızda GEÇMİŞ ZAMAN ve ŞİMDİKİ ZAMAN karelerini görürüz..

AYNAMIZI HER ÜÇ KAREYİ DE İÇİNE ALACAK YÜKSEKLİĞE ÇIKARDIĞIMIZDA ise bütün “ÜÇ ZAMANI” KAPSAYAN KARELERİN HEPSİNİ görmemiz mümkündür…

Temsilden, HAKİKATE geçiyoruz..

Bizim için de; DÜNYA HAYATI BOYUNCA; “ÜÇ ZAMAN DİLİMİ” sözkonusu..

1-GEÇMİŞ ZAMAN.. Bunu ana hatları ile BİLİRİZ… Hiç olmazsa BİLİNÇ ALTIMIZDA KAYITLIDIR..

2- ŞİMDİKİ ZAMAN… Bu da yaşadığımız zamandır.. Bu zamanı da biliriz.

3- GELECEK ZAMAN… İşte BUNU BİLEMEYİZ..

BİZİM KAPASİTEMİZ; AYNANIN İKİNCİ HALİ OLAN “GEÇMİŞ ZAMANI” ve “ŞİMDİKİ ZAMANI” GÖREBİLECEK ÖLÇÜDEDİR..

OYSA İLMİ HERŞEYİ KAPLAYAN ALLAH’(C.C.) İSE, HEM GEÇMİŞ ZAMANI, HEM ŞİMDİKİ ZAMANI, HEM DE GELECEK ZAMANI “AYNI ANDA GÖRÜR”

Buraya kadar geçen bölümde : Geleceği bizim göremeyeceğimizi, ama ALLAH’IN SONSUZ İLMİ İLE BUNU DA GÖRDÜĞÜNÜ anlamaya çalıştık hep birlikte..

Sıra geldi KADER MESELESİNE..

Kaderin esas anlamı : ALLAH’IN (C.C.), OLMUŞ-OLACAK HERŞEYİ BİLMESİ demektir

En genel manada KADER; ALLAH’IN (C.C.), SONSUZ İLMİ İLE BİZİM GELECEKTE DE NE YAPACAĞIMIZI BİLDİĞİ İÇİN YAZDIĞI BİR “İLİMDİR..”

YANİ BİZ, ALLAH (C.C.), KADERİMİZDE ÖYLE YAZDIĞI İÇİN O AMELLERİ YAPIYOR DEĞİLİZ; BÜTÜN ZAMANLARI KAPSAYAN İLMİ İLE ALLAH (C.C BİZİM GELECEKTE DE NE YAPACAĞIMIZI BİLDİĞİ İÇİN YAZMIŞ…

Dikkat edersek insan iradesini yok saymıyor. BİLMEK ayrı, YAPMAK ayrıdır. Bilen ALLAH’tır, yapan KUL’dur.


Tabii kaderin bir başka boyutu da var.. O nedir pekiyi?

Her insan vicdanen bilir ki, kendisinde İKİ AYRI HAREKET, İKİ AYRI FİİL SÖZKONUSU.. Bir kısmı İHTİYARî, yani KENDİ İSTEĞİYLE, İRADESİYLE ortaya çıkıyor. Diğer kısmı ise IZDIRARî; yani TAMAMEN ONUN ARZUSU, İRADESİ DIŞINDA CEREYAN EDİYOR..

Meselâ; konuşması, susması, oturması, kalkması BİRİNCİ GRUBA; Kalbinin çarpması, boyunun uzaması, saçının ağarması da İKİNCİ GRUBA giren fiillerden.

O BİRİNCİ GRUP İŞLERDE; İSTEMEK BİZDEN, YARATMAK İSE ALLAHTANDIR. Yâni, biz cüzi irademizle neyi tercih ediyor, neye karar veriyorsak Cenâb-ı hak mutlak iradesiyle onu yaratıyor.

İKİNCİ TİP FİİLERDE ise BİZİM İRADEMİZİN SÖZ HAKKI YOK. Dileyen de, yaratan da Cenâb-ı Hak. BİZ BU İKİNCİ GRUBA GİREN İŞLERDEN SORUMLU DEĞİLİZ..

Yâni, âhirette boyumuzdan, rengimizden, ırkımızdan, cinsiyetimizden yahut dünyaya geldiğimiz asırdan sorguya çekilmeyeceğiz.

Kalbimiz çarpıyor, kanımız temizleniyor, hücrelerimiz büyüyor, çoğalıyor, ölüyor. Vücudumuzda, bizim bilmediğimiz birçok işler yapılıyor. Bunların hiçbirini yapan biz değiliz. Uyuduğumuz zaman bile bu tür faaliyetler devam ediyor.

Ama şunu da çok iyi biliyoruz ki, KENDİ İSTEĞİMİZLE YAPTIĞIMIZ İŞLER DE VAR. Yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi fiillerde karar veren biziz. Zayıf da olsa bir irademiz, az da olsa bir ilmimiz, cılız da olsa bir gücümüz var.

YOL KAVŞAĞINDA HANGİ YOLDAN GİDECEĞİMİZE “KENDİMİZ” KARAR VERİYORUZ. HAYAT İSE, “YOL KAVŞAKLARIYLA” DOLUDUR..

Şu halde, BİLEREK TERCİH ETTİĞİMİZ, HİÇBİR ZORLAMAYA MARUZ KALMAKSIZIN KARAR VERİP İŞLEDİĞİMİZ BİR SUÇU KENDİMİZDEN BAŞKA KİME YÜKLEYEBİLİRİZ?

İnsanın cüz-i ihtiyari adı verilen iradesi, önemsiz gibi görülmekle beraber, kainatta geçerli olan kanunlardan istifade ederek BÜYÜK İŞLERİN MEYDANA GELMESİNE sebep olmaktadır.

MESELA: Bir apartmanın üst katının İKRAMLARLA; bodrum katının ise İŞKENCE ALETLERİYLE dolu olduğunu ve bir şahsın bu apartmanın asansörü içerisinde bulunduğunu farz ediniz.

Kendisine, APARTMANIN BU VAZİYETİ DAHA ÖNCE ANLATILMIŞ bulunan bu zat, üst katın düğmesine bastığında İKRAMLARA KAVUŞACAK, alt katın düğmesine bastığında ise AZABA ULAŞACAKTIR.

Burada İRADENİN YAPTIĞI TEK ŞEY; SADECE “HANGİ DÜĞMEYE BASILACAĞINA” KARAR VERMESİ ve TEŞEBBÜSE GEÇMESİDİR..

ASANSÖR ise, O ZATIN KUDRET ve İRADESİYLE DEĞİL, BELİRLİ FİZİK ve MEKANİK KANUNLARLA hareket etmektedir.

Yani, İNSAN ÜST KATA KENDİ İKTİDARIYLA ÇIKMADIĞI gibi, ALT KATA DA KENDİ İKTİDARIYLE İNMEMEKTEDİR… Bununla beraber ASANSÖRÜN “NEREYE GİDECEĞİNİN” TAYİNİ, İÇİNDEKİ ŞAHSIN İRADESİNE BIRAKILMIŞTIR...

İnsanın kendi iradesiyle yaptığı bütün işler, bu ölçüyle değerlendirilebilir.

Mesela; CENAB-I HAK, MEYHANEYE GİTMENİN “HARAM”, CAMİYE GİTMENİN İSE “FAZİLETLİ” OLDUĞUNU İNSANLARA BİLDİRMİŞ BULUNMAKTADIR. İNSAN BEDENİ İSE “KENDİ İRADESİYLE”, -misaldeki asansör gibi- HER İKİ YERE DE GİTMEYE MÜSAİT BİR YAPIDADIR..

Kainattaki faaliyetlerde olduğu gibi, beden içindeki faaliyetlerde de insanın iradesi söz konusu olmamakta ve insan bedeni, KÜLLİ KANUN adı verilen ilahi kanunlarla hareket etmektedir.

Fakat ONUN NEREYE GİDECEĞİNİN TAYİNİ, İNSANIN İRADE ve İHTİYARINA BIRAKILMIŞTIR.. O HANGİ DÜĞMEYE BASARSA, yani NEREYE GİTMEK İSTERSE, BEDEN ORAYA DOĞRU HAREKET ETMEKTE, DOLAYISIYLA DA GİDECEĞİ YERİN MÜKAFATI veya CEZASI O İNSANA AİT OLMAKTADIR.

Çevremizde sık sık duyarız: “BENİM KADERİMDE AYYAŞ OLMAK VARMIŞ, BUNDA BENİM SUÇUM NE? gibi.. Veya benzeri şeyler..

Dikkat edilirse, KADERİ BAHANE EDEREK, “BENİM NE SUÇUM VAR”” DİYEN KİŞİNİN, “İRADEYİ” YOK SAYDIĞI GÖRÜLÜR..

Eğer insan, “rüzgarın önünde sürüklenen bir yaprak” ise, seçme kabiliyeti yoksa, yaptığından mesul değilse, O ZAMAN, “SUÇUN” NE MANASI KALIR?

Pekiyi böyle diyen kişi, BİR HAKSIZLIĞA UĞRADIĞI ZAMAN, MAHKEMEYE MÜRACAAT ETMİYOR MU?..

Halbuki, anlayışına göre şöyle düşünmesi gerekirdi:

“Bu adam benim evimi yaktı, namusuma dil uzattı, çocuğumu öldürdü, AMA MAZURDUR.. KADERİNDE BU FİİLLERİ İŞLEMEK VARMIŞ, NE YAPSIN ADAMCAĞIZ, BAŞKA TÜRLÜ DAVRANMAK ELİNDEN GELMEZDİ Kİ.”

Hakkı çiğnenenler gerçekten böyle mi düşünüyorlar?..

İnsan yaptığından sorumlu olmasaydı, “İYİ” ve “KÖTÜ” kelimeleri manasız olurdu Kahramanları takdire, hainleri aşağılamaya gerek kalmazdı. Çünkü, HER İKİSİ DE YAPTIĞINI “İSTEYEREK YAPMAMIŞ” olurlardı. Halbuki hiç kimse böyle iddialarda bulunmaz. VİCDANEN HER İNSAN; YAPTIKLARINDAN SORUMLU OLDUĞUNU ve RÜZGARIN ÖNÜNDE BİR YAPRAK OLMADIĞINI KABUL EDER..

EN ÖNEMLİ GERÇEK ŞU Kİ : BİZİ HER TÜRLÜ İŞİMİZDE, FİİLİMİZDE KADERİN MAHKUMU DEĞİLİZ!...

İhtiyarî fiillerde, yani kendi irademizle yaptığımız işlerde SERBEST BIRAKILMIŞIZ. Bunu vicdanen biliyoruz. Bu fiillerde isteyen biziz, yaratan ise Cenâb-ı hak...

Zaten dünyaya İMTİHAN İÇİN GÖNDERİLMİŞ OLMAMIZ da bunu gerektirmiyor mu?..

İmtihana giren bir aday, dilediği salonda imtihan olamaz. İmtihanı istediği saatte başlatamaz ve sona erdiremez. Soruların puanlamasını kendi tayin edemez.

Bütün bunlar, ONU İMTİHAN EDEN KURULUN TAYİNİ ve TESPİTİ İLEDİR.

Fakat, İMTİHAN BAŞLADIKTAN SONRA, CEVAPLARI DİLEDİĞİ GİBİ VERİR.. İMTİHAN SÜRESİNCE KENDİSİNE MÜDAHALE EDİLMEZ..

AKSİ HALDE BUNA “İMTİHAN” DENMEZ.. değil mi?..

Evet.. KADER konulu dersimize burada noktayı koyuyoruz.. İlerleyen günlerde de ALLAH izin verirse, “ İnsanlar bu dünyada, kendi amel defterlerini diledikleri gibi doldurmuyorlar mı?” sorusunun cevabını hep birlikte ararız.

"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi, 2:32.)

"Duâları ise şu sözlerle sona erer: 'Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan ALLAH'a mahsustur." (Yûnus Sûresi, 10:10.)

EY RABBİMİZ!.. BİZLERİ; NEFİS ve ŞEYTANIN ŞERRİNDEN ve KABİR AZABINDAN ve CEHENNEM ATEŞİNDEN MUHAFAZA EYLE ve CENNETÜ’L-FİRDEVSTE MES’UD KIL!.... AMİN AMİN AMİN

“Asra yemin olsun ki, insanlar mutlaka ziyandadır.. Ancak; iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hep hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna..” (ASR SURESİ)
__________________
 
 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol