Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KIYAMET NE ZAMAN ve NASIL KOPACAK?.. |
|
|
KIYAMET NE ZAMAN ve NASIL KOPACAK?..
Sırların hazinesi olan BİSMİLLAH ile başlarım. Onun ile o hazineyi keşfederim. Ardından, Mahlukatın en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı, HZ. MUHAMMED’E (S.A.V) salat ve selam getiririm.
ALLAHIM!.. KÂİNATIN SAHİBİ SENSİN.. ONA HAYAT VERENSİN… ONU AYAKTA TUTANSIN...
HAK ve GERÇEKSİN... APAÇIKSIN... SENDEN BAŞKA İLAH, MA’BUD OLAMAZ...
SEN BENİM RABBİMSİN.. BENİ ŞEKİLLENDİRİP YARATTIN.
B E N İ S E S A N A K U L U M …
GÜCÜM YETTİĞİ SURETÇE SANA VERDİĞİM SÖZ ve SENDEN ALDIĞIM VAAD ÜZERE KALACAĞIM…
Bu dersimizin konusu: "Kıyamet ne zaman ve nasıl kopacak?"
İŞTE, ÖLÜMLERİN EN KORKUNCU : KIYAMET ANI…
“Onlar kıyametin âniden başlarına gelmesinden başka birşey mi bekliyorlar? Onun alâmetleri şimdiden gelmiştir. Kıyamet koptuğunda ibret almaları neye yarar?” (Muhammed Sûresi, 47:18 )
DÜNYAMIZ bir film setini andırır. Burada hergün nice dekorlar kurulur ve kaldırılır, hergün nice kayıtlar yapılır.
Burada HERŞEY ANLAMLIDIR, ama hiçbir şey DEVAMLI DEĞİLDİR!. Herşey, KENDİSİNDEN BEKLENEN SONUCU VERİNCEYE KADAR “VAR” olur; sonra yerini başkalarına bırakarak buradan gider. Bu arada FİLMLER ÇEKİLMİŞ, HERŞEY TEK TEK KAYDEDİLMİŞTİR..
ONUN İÇİN, BU DÜNYAYA GELİP-GİDEN HERKES VE HERŞEY, “BU KISA ZAMAN ARALIĞI İÇİNDE, “SONSUZA KADAR VAR OLACAK İZLER” BIRAKIR!...
LÜTFEN BURAYI ÇOK DİKKATLE BİR KEZ DAHA OKUYALIM;
“ONUN İÇİN, BU DÜNYAYA GELİP-GİDEN HERKES VE HERŞEY, BU KISA ZAMAN ARALIĞI İÇİNDE, SONSUZA KADAR VAR OLACAK İZLER BIRAKIR!...”
Yani, “YAŞANDI BİTTİ” DEĞİL.. HERŞEY KAYDEDİLDİ-KAYDEDİLİYOR: NE YAPILIYORSA; İYİ OLSUN KÖTÜ OLSUN..
MUHASEBECİLER DE HEP “KAYDA ALIRLAR” NEDEN?.. ÇÜNKÜ AY SONUNDA VEYA HESAP PLANLARINA GÖRE “MİZAN” YAPACAKLAR… DÜZENLİ KAYIT ALMAZLAR İSE; DÜZENLİ “MİZAN” OLUŞTURAMAZLAR..
İŞTE BİZ; DÜNYA MİSAFİRHANESİNE GELİP-GİDENLER DE, KAYIT ALTINA ALINAN HER HAREKETİMİZ İLE, AMELLERİMİZ İLE, “SONSUZA KADAR VAR OLACAK İZLERİN ALTINI ÇİZİYOR; EBEDİ HAYATIMIZIN SENARYOSUNU YAZIYORUZ… ORADA, BU SENARYOYA GÖRE OYNAYACAĞIZ!...”
Bu gezegenin her köşesinde, her mevsim AYRI AYRI DEKORLAR kurulur. Herbir dekorun kuruluşu, sayısız dillerin muhteşem topluluklar hâlinde TESBİHATA başlaması demektir. Yani, Her bir VARLIK kendi lisanı hali ile kendisine verilen vazifeyi yerine getirmek ile YARADANINI TESBİH EDER.. Mesela: İnek SÜT verir; Arı, BAL; ipekböceği İPEK yapar; bunlar onların HEM VAZİFELERİ; HEM İBADETLERİDİR....
Yani Rabbimiz, İNEĞE, SÜT YAPMASINI NETİCE VERECEK KABİLİYETLERİ VERMİŞ ve ONA EMRETMİŞ: “EY İNEKLER, SÜT YAPINIZ!”.. Sonra ARIYA BAL YAPABİLMESİ İÇİN GEREKEN KABİLİYETLERİ VERMİŞ VE ONLARA EMRETMİŞ: “EY ARILAR, BAL YAPINIZ” İpek böceğine de aynı şekilde “İPEK DOKUYUNUZ” emrini vermiş.. Bütün mahlukata uyarlayabiliriz bu EMİR CÜMLESİNİ…
İşte Bütün âlemdeki varlıklara bu işleri yaptırmakla, İNSAN İÇİN ONLARI ÇALIŞTIRAN, VE ONLARIN “İBADETLERİ” HÜKMÜNDE OLAN VAZİFELERİNİN MEYVELERİNİ, NETİCELERİNİ HEP İNSANA İKRAM EDEN ALLAH (C.C.) BUNLARIN NETİCESİNDE DE ELBETTE İNSANDAN BİR BEKLENTİSİ; İNSANA DA BİR “EMRİ” OLMALI DEĞİL Mİ?
KUR'AN-I KERİMDE, ÇOK YERDE “EY İNSANLAR RABBİNİZE İBADET EDİNİZ” EMRİ İLE KARŞI KARŞIYADIR İNSAN.. Kİ, ONDAN BEKLENEN NETİCE DE; İBADETTİR, KULLUKTUR..
Kâinattaki her bir varlık, vazifelerini yerine getirmiş olmanın neşesi ile ŞÜKREDERLER ALLAH’A… “ALEMLERİN RABBİNİN VERDİĞİ VAZİFEYİ YERİNE GETİRMİŞ OLMANIN SEVİNCİDİR” ONLARDAKİ..
“NE BÜYÜK LEZZETTİR”; KÂİNATIN SULTANININ EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEK.. KULLUK, UBUDİYET; BİR ANLAMDA, BU YÜZDEN BUNCA KEYİF VERİR İNSANA BELKİDE..
Her zaman, bu gezegenin bir tarafında BAHAR KOROLARI seslenir âleme, bir başka tarafında YAZ, GÜZ ve KIŞ KOROLARI...
Bu korolardaki HER VARLIĞIN DİLİ FARKLIYSA DA, ANLATTIKLARI BİRDİR, yahut AYNI HAKİKATİN DEĞİŞİK YÜZLERİDİR.. Hepsi : “BENİ YARATAN; ANCAK KÂİNATI YARATAN OLABİLİR; ÇÜNKÜ HEPİMİZ AYNI TEZGAHTA İŞLENİYORUZ!” derler KORO HALİNDE veya SOLO olarak..
Mükemmel ve EKSİKSİZ YARADILIŞLARIYLA, bazen bir ÇİÇEĞİN BİLE DİLİNDEN dinlemek; okumak mümkündür bu NİDAYI, Bazen de BİR KUYRUKLU YILDIZDAN.. Hepsi; MÜKEMMEL İDARE EDİLMELERİ İLE; SONSUZ KURDET ve HİKMET SAHİBİNİN VARLIĞINI HAYKIRMADADIRLAR hep bir dilden..
Bütün zamanlarda, YERYÜZÜ, milyonlarca tür varlığın sayısız bireyleriyle RABBİNİ ÖVER; NOKSANLIKTAN TENZİH EDER... Dekorlar değişince övgüler bir başka perdede sürüp gider. Böylece, bu MAVİ GEZEGEN, kâinatın dört bir tarafına ZİKİR ve TESBİH SADÂLARI SAÇARAK, İLAHİ SANATIN GÜZEL ÖRNEKLERİNİ SERGİLEYEREK, MUHTEŞEM BİR GALAKSİNİN MERKEZİ ETRAFINDA, SANİYEDE 250 KİLOMETRE HIZLA UÇAR, GİDER…
Hepsinden önemli olanı, BU GEZEGENİN ÜZERİNDEKİ “İNSANIN VARLIĞIDIR...”
Onun dilinden, bu dünya en AÇIK; ANLAŞILIR BİR LİSAN İLE KUR’AN OKUR, Yer ve Göklerin Rabbini zikreder; onun hâlinden, bin bir İlâhî ismin nakışlarını âleme gösterir.
GÖRMEDİĞİ HALDE “GÖRMÜŞÇESİNE” RABBİNE İNANAN, O’NUN (C.C.) SÖZÜNÜ DİNLEYEN ve O’NA (C.C.) MUHATAP OLAN BU “AZİZ KONUĞUN” SÖYLEDİKLERİNİ DE, YAPTIKLARINI DA BU DÜNYA “İFTİHARLA” ALEME GÖSTERİR!...
GÖRÜNMEYEN ALEMLERİN KAMERALARI HİÇBİR ŞEYİ KAÇIRMAZ; HERŞEYİ EN İNCE AYRINTISIYLA KAYDEDER..
Evet Arkadaşlar; BİZİM ŞU, BİLGİSAYARINIZIN BAŞINDA, BU İMAN DERSİNİ OKUDUĞUNUZ ZAMAN DİLİMİ DE “KAYDEDİLİYOR.” yani…
İNŞALLAH BU DERSİMİZ İLE YAPIYOR OLDUĞUMUZ “TEFEKKÜR” VE RABBİMİZİN SANATLARINI, KUDRETİNİN HARİKALARINI PAYLAŞIYOR OLMANIN, AHİRETTE ÇOK GÜZEL NETİCELERİ BİZE İKRAM EDİLECEK... RABBİMİZ KABUL EYLESİN..
Düşünsek ki; Belki şu an da dünyanın bir çok yerinde, SAHİBİNİ EBEDİ CEHENNEME HAPSEDECEK “GÜNAH TOHUMLARI” EKİLİYOR..
Sonsuz Hamdolsun ki BİZLER; CENNETTE SAADET ÇİÇEKLERİNİ SÜMBÜL VERECEK TOHUMLARI EKMEYE ÇALIŞIYORUZ ŞU AN..
MADEM “HERŞEY KAYDEDİLİYOR; VE KARŞIMIZA ÇIKARILACAK AHİRETTE.. ELBETTE ŞU ZAMANLARIMIZ DA BİZE SUNULACAK VE BİZLER YAPTIĞIMIZ BU GÜZEL İŞLERDEN DOLAYI RABBİMİZE ÇOOK ŞÜKREDECEĞİZ İNŞALLAH..
HATTA “KEŞKE DAHA ÇOK YAPSAYDIK” DİYECEĞİZ…
Hani geçer ya hadislerde; Ahirette hesap görüldükten sonra, cennetlik olanlar bile, yanındaki bir cennetliğin, kendisinden fazla söylediği bir “LA İLAHE İLLALLAH”’ın ona ne kadar mertebeler kazandırdığını gördüğünde,“KEŞKE BEN DE, BU YAPTIĞIMDAN DAHA FAZLASINI YAPSAYDIM” pişmanlığı ile yanacakmış… Bu hesap yani..
Yine de; ALLAH BEREKET VERSİN.. Bir, sıfırdan büyüktür; HER NE KADAR DOKUZDAN KÜÇÜK İSE DE.. HESAP YAPMA YERİ “BURASI” BURADA HESABINI “İYİ” YAPAN; ELBETTE ÖTELER ALEMİNDE ONA GÖRE MUAMELE GÖRECEKTİR.
Evettt.. Dünyanın ve insanın mahiyetinden bu kadar bahisten sonra… Hani her bilgisayar oyununun sonunda bir yazı gelir ya ekrana “GAME OVER” .. Ya da filmlerin sonunda “THE END”
DÜNYA DA, BÖYLE BİR BİTİŞE; OYUNUN SONUNA DOĞRU HIZLA AKIYOR; ZAMANIN, AKIL ALMAZ SÜRATİ İLE BİRLİKTE.. NİHAYET, GÜN GELİR, GÖREVLER YERİNE GETİRİLİR, DÜNYANIN İŞİ BİTER… İŞTE O GÜN, “DEKORLARIN” TÜMÜYLE KALDIRILDIĞI GÜNDÜR...
Bu ise, tıpkı ALEMİN YARATILIŞINDA OLDUĞU GİBİ, BİR “MUHTEŞEM GÖSTERİNİN” VAKTİNE İŞARETTİR.
Zira bu âlemde DEKORLARIN KALDIRILMASI demek, DAĞLARIN UN-UFAK OLMASI, DENİZLERİN KAYNAMASI, GÖKLERİN YARILMASI, YILDIZLARIN DÖKÜLMESİ demektir... Gülün narin yüzünde SANATIN; arının kanadında HİKMETİN; bahar bahçelerinde RAHMETİN ESERLERİNE MAZHAR OLAN BU DÜNYA; BU SEFER BÜTÜN ZERRELERİYLE “KUDRET TECELLİLERİNE” sahne olur..
Pekiyi NEDEN KIYAMETİN VAKTİ ve İNSANIN ÖLÜM VAKİT “BELLİ DEĞİL”? HİKMETİ NEDİR BUNUN? Dersek..
Bu hikmetleri Risale-i Nur Külliyatı’nda, harika bir şekilde aklımıza yaklaştırmış Bediüzzaman.. Hep beraber okuyalım dilerseniz:
Evet, eğer ECEL VAKTİ belli olsaydı, yarı ömür MUTLAK GAFLET İÇİNDE ve yarıdan sonra, DARAĞACINA ASILMAK İÇİN, HERGÜN BİR ADIM DAHA ONUN TARAFINA ATILMAKLA “MUTLAK DEHŞET” İÇİNDE; “KORKU ve ÜMİT” ARASINDAKİ HİKMETLİ DENGENİN BOZULDUĞU GİBİ...
Aynen öyle de, DÜNYANIN ECELİ ve SEKERATI (ölüm vakti) olan “KIYAMET VAKTİ” DE BELLİ OLSAYDI, İLK ASIRLAR ve ORTA ASIRLAR, AHİRET FİKRİNDEN PEK AZ MÜTEESSİR OLACAKTI.
Ve SON ASIRLAR, MUTLAK DEHŞET İÇİNDE BULUNUP, NE DÜNYA HAYATININ LEZZETİ ve KIYMETİ KALIR, NE DE; “KORKU ve ÜMİT DENGESİ” İÇİNDE, KENDİ İRADESİ İLE, İTAATKÂRANE OLAN İBADETLERİN EHEMMİYETİ ve HİKMETİ BULUNURDU. YANİ “MUTLAK KORKU” HAKİM OLACAĞI İÇİN, İHTİYAR VE İRADE, KISMEN BU ETKİ ALTINDA BULUNACAKTI ve “KORKU ve ÜMİT BÜTÜNSELİĞİ” YERİNİ, TAMAMEN “KORKU OLGUSUNA” bırakacaktı..
Hem eğer kıyamet vakti bilinseydi, BİR KISIM İMAN HAKİKATLERİ “APAÇIKLIK” DERECESİNE GİRER, HERKES İSTER-İSTEMEZ TASDİK EDERDİ… İHTİYAR ve İRADE İLE BAĞLI OLAN “İMTİHAN SIRRI” ve İMANIN HİKMETİ” BOZULURDU...
İşte bunun gibi çok hikmetler ve faydalar için BU “BİLİNMEYEN İŞLER” gizli kaldığından, HERKES, HER DAKİKA HEM ECELİNİ, HEM BEKASINI DÜŞÜNDÜĞÜ İÇİN HEM DÜNYAYA, HEM AHİRETİNE ÇALIŞABİLDİĞİ GİBİ, HER ASIRDA DAHİ, HEM KIYAMET KOPACAĞINI, HEM DÜNYANIN DEVAMINI DÜŞÜNEBİLDİĞİ İÇİN, HEM DÜNYANIN FANİLİĞİNDE “SONSUZ HAYATA” ; HEM HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ “DÜNYA HAYATINA” ÇALIŞABİLİR...
İşte O DEHŞETLİ ÂNIN BAŞLANGICI, İsrafil’in (a.s.) SÛR’’A ÜFÜRÜŞÜ ile START ALIR..
“Sûr’a bir üfürüş üfürüldüğünde, Yer ve dağlar kaldırılıp tek bir darbeyle parçalandığında, İŞTE O GÜN, OLAN OLMUŞTUR.” (Hâkka Sûresi, 69:13-15.)
Sûr borusunun nasıl birşey olduğunu bilmiyoruz; çünkü onu ne gördük, ne sesini işittik. Kur’ân’ın haber verdiğine göre, biri KIYAMETİN KOPMASI, diğeri de ÖLÜLERİN HAŞİR MEYDANINDA TOPLANMASI İÇİN olmak üzere, sûr’a İKİ DEFA ÜFÜRÜLECEKTİR..
BİR ÜFÜRÜŞÜ İLE KIYAMETİ KOPARAN BİR SUR’UN ve SESİNİN, elbette ki, GÖRDÜĞÜ İŞE “UYGUN” BİR ŞEKLİ ve BÜYÜKLÜĞÜ olmalıdır. Mantık buna hükmeder.. Ancak bunlar bizim bu dünya hayatındaki ölçülerimizle tartılacak şeyler değildir. Bununla birlikte, Peygamberimiz, bilmediğimiz bu şeyi, bildiğimiz birşeye kıyas ederek bize tanıtmakta ve sûr’un “İÇİNE ÜFLENEN BİR BOYNUZA” (Ebû Dâvud, Sünnet: 20, 21.) benzediğini haber vermektedir.
Bundan da anlıyoruz ki, İsrafil’in sûrunu işiten varlıklar, tıpkı BİR BORU SESİ İLE DAĞILAN VEYA TOPLANAN İZCİ VEYA ASKER TOPLULUKLARI GİBİ, HEP BİRDEN O SESE CEVAP VERECEKTİR…
Bundan sonrasını tasvir eden birkaç ayeti birlikte okuyalım:
“O GÜN, KİTAP SAYFALARINI DÜRER GİBİ SEMAYI DÜRERİZ.” (Enbiyâ Sûresi, 21:104.)
“O GÜN GÖK, ERİMİŞ MADENE DÖNER. DAĞLAR ERİMİŞ YÜN GİBİ OLUR.” (Meâric Sûresi, 69:8-9.)
“O YÜN YER ve DAĞLAR SARSILIR; KOCA DAĞLAR KUM YIĞININA DÖNER.” (Müzzemmil Sûresi, 73:14.)
“GÜNEŞ DÜRÜLDÜĞÜNDE, YILDIZLAR SAÇILDIĞINDA, DAĞLAR YÜRÜTÜLDÜĞÜNDE, GEBE DEVELER BAŞIBOŞ KALDIĞINDA, (Arapların gözündeki EN DEĞERLİ MAL olan gebe develeri bile kimse umursamadığı zaman.) VAHŞİ HAYVANLAR TOPLANDIĞINDA, (Felâketi sezinleyip de toplandıklarında; yahut felâketin büyüklüğü yüzünden, birbirlerinden korkmayı bile unutarak bir araya geldiklerinde.) DENİZLER TUTUŞTUĞUNDA…” (Tekvir Sûresi, 81:1-6.)
“GÖK YARILDIĞINDA, YILDIZLAR SAÇILDIĞINDA, DENİZLER TAŞTIĞINDA, KABİRLER DEŞİLDİĞİNDE, HERKES NE YAPTIĞINI, NEYİ GERİ BIRAKTIĞINI ÖĞRENİR.” (İnfitar Sûresi, 82:1-5.)
“GÖK YARILDIĞINDA, VE RABBİNİN EMRİNİ DİNLEDİĞİNDE —ZATEN ONA BU YARAŞIR. YER DÜZLENDİĞİNDE, İÇİNDE NE VARSA ATIP BOŞALDIĞINDA, VE RABBİNİN EMRİNİ DİNLEDİĞİNDE—ZATEN ONA BU YARAŞIR.” (İnşikak Sûresi, 84:1-5.)
“YER O MÜTHİŞ SARSINTIYLA SARSILDIĞINDA, VE BÜTÜN AĞIRLIKLARINI DIŞARI ÇIKARDIĞINDA, VE İNSAN “NE OLUYOR BUNA” DEDİĞİNDE.. İŞTE O GÜN YERYÜZÜ HABERLERİNİ ANLATIR. ÇÜNKÜ RABBİN ONA BUNU VAHYETMİŞTİR.” (Zilzâl Sûresi, 99:1-5. )
“O GÜN İNSANLAR YERE SERİLMİŞ PERVANELERE (kelebeklere) DÖNER. DAĞLAR, ATILMIŞ YÜN GİBİ OLUR.” (Karia Sûresi, 101:4-5.)
Bütün bu tasvirler gösteriyor ki, BUGÜN YERYÜZÜNDE YAŞANAN EN BÜYÜK FELAKETLER (Tsunami’ler falan..), kıyamet gününün olayları yanında birer “ÇATAPAT EĞLENCESİ” olarak kalmaya adaydır.
Bugün ON METRELİK YER KAYMALARINDAN, YİRMİ METRELİK DENİZ DALGALARDAN “KIYAMET” diye söz eden insanlar, ALTLARINDA binlerce kilometre derinlere ulaşan KAZANLARIN KAYNADIĞINDAN, üstlerinde SÜPERSONİK hızlarla uçuşan GÖKTAŞLARININ dolaştığından HİÇ DE HABERDAR GÖRÜNMÜYORLAR!..
Oysa O YER, İÇİNDEKİNİ FIRLATTIĞINDA dağları gören olmaz; o göğün kapıları açıldığında yerkabuğu diye birşey kalmaz... O gün, kısacık bir zaman diliminde çağların olayları yaşanır, çocuklar yaşlanır, insanın gözü hiçbir şeyi görmez olur.
O GÜN, YERYÜZÜNDE RABBİNİ İNKÂR EDEN HİÇBİR KUL BULUNMAZ!.. Çünkü, GELECEĞİNİ DEFALARCA BİLDİRDİĞİ ve İNSANLARI UYARDIĞI GÜN; “GEL-MİŞ-TİR” ARTIK!... FAKAT “İBRET ALMAK İÇİN” DE, “İMAN ETMEK İÇİN” DE “VAKİT ÇOKTAN GELİP GEÇMİŞTİR..”
Bakınız nasıl devam ediyor ayetler:
“İNKAR EDERSENİZ, ÇOCUKLARI İHTİYARLATAN O GÜNDEN NASIL KORUNACAKSINIZ? ÖYLE BİR GÜN Kİ, DEHŞETİYLE GÖK YARILIR. ALLAHIN VAADİ GERÇEKLEŞMİŞ DEMEKTİR.” (Müzzemmil Sûresi, 73:17-18.)
“EY İNSANLAR, RABBİNİZE KARŞI GELMEKTEN SAKININ. ÇÜNKÜ KIYAMET GÜNÜNÜN SARSINTISI ÇOK BÜYÜK BİRŞEYDİR. O GÜNÜ GÖRDÜĞÜNÜZDE, HERBİR EMZİKLİ, EMZİRDİĞİNİ UNUTUR. HERBİR GEBE KADIN ÇOCUĞUNU DÜŞÜRÜR. İNSANLARI DA SARHOŞ GÖRÜRSÜN. HALBUKİ ONLAR SARHOŞ DEĞİLLERDİR. LÂKİN ALLAHIN AZABI PEK DEHŞETLİDİR.” (Hacc Sûresi, 22:1-2.)
Bütün yeryüzü ahalisini sarhoşa çeviren bir FELAKETİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ, elbette ki, EN GÖRKEMLİ FİLMLER bile anlatamaz, EN GÜÇLÜ HAYALLER BİLE KUŞATAMAZ!.
O GÜN, KÂİNATTA SADECE “BİR DEFA” YAŞANACAK, BENZERİ DAHA ÖNCE GELMEMİŞ ve ONDAN SONRA DA TEKRARLANMAYACAK BİR OLAYDIR. Ve bu olay, “ONDAN ÇEKİNMEYENLERİN BAŞINA” gelecektir.
Zira Peygamberimiz “YERYÜZÜNDE, ALLAH ALLAH DENDİĞİ SÜRECE KIYAMETİN KOPMAYACAĞINI” (Müslim, İman: 234.) bildirmiş, “ANCAK İNSANLARIN EN KÖTÜLERİNİN BAŞINA KIYAMET KOPAR” (Müslim, İmare: 176; İbni Mâce, Fiten: 24.) buyurmuştur.
İşte MANASININ AÇILMASINA İHTİYAÇ DUYULAN BİR HADİS daha : “YERYÜZÜNDE, ALLAH ALLAH DENDİĞİ SÜRECE KIYAMETİN KOPMAYACAĞINI...” Bu hadisten ne anlamalıyız? diye aklımıza gelebilir.. Risale-i Nur’da bu mesele de halledilmiş..
“ŞUALAR” adlı eserin “BEŞİNCİ ŞUA” adlı risalede, Kıyamet, mehdi ve deccal ile ilgili, bilinmek istenen her şeye ulaşmak mümkün.. Yukarıdaki hadisin açılımını da oradan okuyalım beraber..
Hadiste var ki, "AHİRZAMANDA ALLAH ALLAH DİYECEK KALMAZ." (EN DOĞRUSU ALLAH BİLİR) bunun bir tevili şu olmak gerektir ki: "ALLAH ALLAH ALLAH" deyip zikreden tekkeler, zikirhâneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi Dinin değişmez sembollerinden olan ALLAH ismi yerine başka isim konulacak demektir.
Yoksa, İNSANLARIN TAMAMI “MUTLAK İNKARA” DÜŞECEKLER demek değildir. Çünkü ALLAH'ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Tüm insanların değil, belki çoğunluğun inkarını da AKIL KABUL ETMEZ.
Şu var ki; KAFİRLER ALLAH’I İNKAR ETMİYORLAR, YALNIZ SIFATINDA HATÂ EDİYORLAR...
Bu hadisin konumuzla alakalı TEVİLİ yani BİR ÇOK MANASINDAN, SADECE BİR MANASI şudur ki:
KIYAMET KOPMASININ DEHŞETİNİ GÖRMEMEK İÇİN, MÜ’MİNLERİN RUHLARI BİRAZ ZAMAN EVVEL KABZEDİLİR yani ALINIR.. KIYAMET KÂFİRLERİN BAŞLARINDA PATLAR... Yine bir başka ayet-i kerime de “DEHŞETİN EN BÜYÜĞÜ ONLARI TASALANDIRMAZ” (Enbiyâ Sûresi, 21:103.) buyurmak suretiyle, bu konuda MÜMİN KULLARININ GÖNÜLLERİNE SU SERPMEKTEDİR.
Gerçekten de, kıyamet, ancak KIYAMETE İNANMAYAN, ALLAH’I VAADLERİNDE YALANNAYIP, O’NUN HUZURUNDA HESAP VERMEYİ İNKAR EDEREK O’NA (C.C.) KARŞI İNATLA İNKâR ve İSYANINI SÜRDÜREN, İNSANLARIN EN AZGINLARINA; “YERLERİN ve GÖKLERİN RABBİNİN” TATTIRACAĞI BİR FELAKETTİR..
O felâketle artık DÜNYA KAPISI, EBEDİYEN KAPANIR.. DEKORLAR SÖKÜLÜR.. DEFTERLER KALDIRILIR.. TUTALAN KAYITLAR, BAŞKA BİR ALEMDE –EN İNCE AYRINTISINA KADAR- HESABI GÖRÜLMEK ÜZERE KORUMA ALTINA ALINIR...
Ve ÂLEM, “SÛR’UN İKİNCİ ÜFLENİŞİNE KADAR” ÖLÜM UYKUSUNA YATAR...
"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi, 2:32.)
"Duâları ise şu sözlerle sona erer: 'Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan ALLAH'a mahsustur." (Yûnus Sûresi, 10:10.)
EY RABBİMİZ!.. BİZLERİ; NEFİS ve ŞEYTANIN ŞERRİNDEN ve KABİR AZABINDAN ve CEHENNEM ATEŞİNDEN MUHAFAZA EYLE ve CENNETÜ’L-FİRDEVSTE MES’UD KIL!.... AMİN AMİN AMİN
“Asra yemin olsun ki, insanlar mutlaka ziyandadır.. Ancak; iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hep hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna..” (ASR SURESİ)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 1 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|